
orada bir uyku seti için terk edilmiş arkadaşlıklar çölünde
sırt sırta vermiş iki akbaba olarak uçuyoruz
omuzlarımızda “Das Kapital” ve “Mein Kampf”
ve ezberimizde “Şer Çiçekleri”
bir yalana arka çıkmanın bedelini
bir diğerinin altında kalarak ödüyoruz
seküler dualar adıyoruz
adımızın anılmadığı parlamentolara
adımızın anılmadığı antları tekrarlarken
vatandaşlık numaramızla at yarışı oynayıp
vatansız kalıyoruz tekin olmayan bir hayalin peşinde
biz ki yirmi dört ayar altın
parmaklıklı kafesimizde
sevinçten yirmi dört saat parmaklarını şıklatan çoğunluğuz
biz ki işporta tezgâhlarından tamah ettik
“TÜRKİYE’DE GERİ KALMIŞLIĞIN TARİHİ”ne
biz ki bir “ah” ettik mi
karşıki dağlar alışveriş merkezi olur
ya da toplu konut kooperatifi
ve biz ki
zekatı ödenmemiş zekamızla
avlıyoruz bizi bekleyen yemleri
ve yakalanıyoruz daha taksitleri bitmemiş
küçük mavi çiçekli uyku setimize
orada frambuazlı çörekler için terk edilmiş arkadaşlar çölünde
sürünüyoruz iki başlı çatal dilli bir yılan olarak
sırtımızda “İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRİSİ”
midemizde Ortadoğu, Hindistan, Afrika ve Çin
biz ki bir kez biz olamamış bir benler kalabalığı
olarak yürüdük sahnede
kimin bayrağını salladığımıza dikkat etmeden
gurur duyduk astığımız kumaştan
hiçbir şey duyamayan kulaklarımıza inat
bağırdık sesimizi duyurmak için
bronz heykellere
ve döküldüğümüz kalıpsızlıkta
bıraktık kendimizi
benliklerimizle derinleştirdiğimiz
sıradanlığın uçurumuna
orada sallama ısırgan otu çayı için terk edilmiş sevgililer çölünde
kırılmış düşlerden ve kadri bilinmemiş rüyalardan akan kan
sızıyor kumulların arasından
ve ölümsüzlük otunu kaybeden Gılgamış
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder